Belirlenmemiş kazalardan kaynaklanan ölümlerle ilgili sivil tazminat

Ürdün’de son zamanlarda birkaç olay meydana geldi. Bunlar arasında, bir çocuğun hayatını kaybettiği Gaming City’deki bir düşme kazası ve iki “üç yaşındaki çocuk ve kırk yaşındaki bir adamın” ölümüne neden olan kitlesel gıda zehirlenmesi yer almaktadır. Ayrıca, zaman zaman duyduğumuz birçok diğer olay da bulunmaktadır, bunlar arasında trafik kazaları da yer alıyor.

Bazıları, Aziz’in geride çocuklar, bir eş ve anne veya baba bırakması durumunda sivil tazminatın ne olacağını soruyor. Veya küçük yaşta hayatını kaybeden birinin, ailesi ve diğer yakınlarına bıraktığı derin acı için tazminatın nasıl değerlendirileceğini merak ediyorlar.

Trafik kazaları, tıbbi hatalar, yüksekten düşmeler, gıda zehirlenmeleri ve ölüm veya sakatlıkla sonuçlanan diğer kazalar, genellikle 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılabilen ölüme neden olma suçuyla ilişkilendirilmektedir.

Sivil tazminat nedir ve etkilenen kişinin başvurabileceği yetkili mahkeme hangisidir?

Zararın tazmini kavramı, sivil tazminat davalarında uzmanlaşmış avukat Dr. Nasser Abu Rumman tarafından belirtilmiştir ve eski olup M.Ö. 1790 yılına tarihlenen Hammurabi Kanunu’na dayanır; bu kanun, kasıtlı eylemler üzerine kuruludur.

Romanya hukukunda ve İslam şeriatında, temel kural olarak insanın dokunulmaz bir kan yeminine sahip olduğu kabul edilir ve bu nedenle hakkın korunması gerekmektedir. Şeriat da bu hakkın tüm bireyler için korunmasını sağlar. Zarara neden olmamak, zarar vermemek ve zararların sonuçları, maddi ve fiziksel etkileri için tazminat sağlanması gerekmektedir.

Abu Rumman şunları söyledi: “Farklı hukuk sistemleri, mağdurun bedeninde meydana gelen haksız eylem nedeniyle bozulmuş olan sosyal ilişkileri yeniden dengelemek amacıyla bu tür fiziksel ve psikolojik (manevi) zararların tazmini sorununu ele almayı hedefler. Tazminat fikri, ‘menfaat olmadan eylem olmaz’ kuralına dayanmaktadır.”

Zararın, insanın vücut bütünlüğü, sevgi, mal, onur veya itibar gibi meşru bir hak veya menfaate zarar verme olarak tanımlandığını belirtti.

Fiziksel zarar, insanın kendine verdiği zarar olarak tanımlanır ve bir organın ya da işlevin bozulmasını içerir. Bu tür zararlar, organ felci, işitme kaybı veya görme kaybı gibi durumları kapsar.

Çeşitli olaylar söz konusu olduğunda, avukat Abu Rumman zararının, haksız fiil sorumluluğunun temel taşlarından biri olarak bulunması gerektiğini, ayrıca hata ve neden-sonuç ilişkisini de içermesi gerektiğini belirtti.

Medeni Kanun’a göre, haksız fiil sorumluluğu kusura dayanır. Bu Kanun altında, sorumluluk genel kural olarak yalnızca eylem hatalıysa ortaya çıkar.

Ürdün hukukunda hata bir gereklilik değildir; zararlı bir eylemin gerçekleştirilmesi yeterlidir.

  • Zararın gerçekten bedene yapılmış olduğunun kesin olarak tespit edilmesi gerekir. Olası zararlar bu kapsama girmez ve bu tür zararlar için tazminat sağlanmaz.
  • Zarara neden olan olayın, mağdurun gelecekte elde etmesi gereken fırsatları kaçırmasına yol açması durumudur.
  • Kazanç kaybı için tazminat.

İkinci gereklilik, zararın davacıya şahsi olarak ait olmasıdır. Zarar, mağdurun elde ettiği bir hak veya meşru bir menfaatten kaynaklanmış olmalı ve zarar daha önce tazmin edilmemiş olmalıdır.

Zarar, maddi ve manevi zarar olarak ikiye ayrılır ve tazminat ise, para ile veya parasal olmayan tazminat olarak ikiye ayrılır; bu durum haksız fiil davalarının kararını etkiler. Bu yöntem, zararın telafi edilmesinde adil bir nakit miktarıyla yerine getirilmesi gereken en iyi yoldur ve böylece zararın veya mağdurlarının dengesi sağlanır.

Avukat Abu Rumman, kişisel haklara dayalı sivil tazminat talebinin birinci derece mahkemelerin yetkisi olduğunu, tazminatın değerlendirilmesi amacıyla uzmanlığa başvurduklarını ve uzman raporunun hukuka ve usule uygun olması durumunda bu raporlara dayanıldığını belirtti.

Bu yöntemin teknik uzmanlıkta uygulanması, her davanın diğerlerinden farklı özelliklerine ve her davanın özel koşullarına bağlıdır. Mahkeme, zararın tazminatını değerlendirmek üzere bir uzman seçer ve uzmana, olaydan önce ve sonra yaralanmanın durumu hakkında sağlanan bilgilere dayanarak değerlendirme yapmasını ister. Ayrıca, zarar gören kişinin maruz kaldığı zararın adil bir şekilde değerlendirilmesi için uzman tarafından kullanılan birkaç kriter bulunmaktadır. Bu kriterler şunları içerir:

  • Yaralı kişinin yaşı
  • Yaralının mesleği
  • Yaralanma koşulları
  • Ailenin yaralanma durumu
  • Davanın koşulları
  • Tıp komiteleri tarafından verilen maluliyet ve kazançların değerinin değerlendirilmesi

Sivil tazminat ve yasal velayet

Etkilenen kişilerin yasal kan parası veya sigorta şirketlerinden tazminat alması, sivil tazminat ile uyumsuz mudur?

Avukat Abu Rumman, maddi taleplerin, örneğin diyah, sigorta veya tazminat gibi, çakışabileceğini açıkladı.

Velayet, şeriat hukuku tarafından belirlenir ve Ürdün Anayasası altında şeriat mahkemeleri tarafından uygulanır.

Sigorta ise, sözleşmesel sorumluluk temelinde düzenlenen düzenli mahkemelerin yetkisindedir. Sigorta şirketi ile sigortalı arasındaki sözleşmenin icrası ile yaralanma durumunda sigortalıya tazminat ödenmesini sağlar. Sözleşmesel sorumluluk ile sigorta arasındaki dayanışma, birbirleriyle ilişkili değildir.

Civil compensation is similar to diyah, which is the alternative to diyah.

Avukat Abu Rumman, diyah ve tazminat arasındaki farkı ayırarak şunları açıkladı: “Bazı hukukçular diyah’ın sivil tazminat olduğunu düşünüyor. Görüşlerini açıklarken, diyah’ın diğer cezalar gibi genel bütçeye dahil edilmediğini ve miktarının yaralanmanın ciddiyetine bağlı olarak değiştiğini belirtiyorlar.”

Avukat, yetkili mahkemeler tarafından kaza sonucu ölümlerle ilgili verilen tazminat miktarının belirli bir mali sınırının olmadığını ve tazminatın, uzman raporuna göre değerlendirildiğini savunmaktadır.

Sigorta şirketleri, ölümler (örneğin, trafik kazaları) için en yüksek tazminat sınırını 20 bin dinar olarak belirler.

Kan parasının tamamen mağdura ait olduğunu, sivil tazminatta ise tazminatın ödenip, ölen kişinin ebeveynlerine teslim edildiğini, çünkü genellikle failin ailesinin bu yükü üstlendiğini ekledi.

Diyah ile sivil tazminat arasında benzerlik olsa da, aralarındaki farklar şunlardır:

  • Kan parası, zararın ispatlanmasına gerek olmaksızın yalnızca hakkın ihlali için faile ödenmelidir.
  • Kan parası, mağdurun ve yakınlarının yaşadığı acı ve ızdırabın karşılığıdır.
  • Sivil tazminat ise, maddi veya manevi nitelikteki herhangi bir insan zararını gidermeyi içerir.

Abu Rumman, diyah’ın miras hükümlerine göre dağıtıldığını, oysa tazminatın üzüntü ve keder yaşayan aile üyelerine dağıtıldığını söyledi. Ayrıca, bazı İslam ülkelerinin diyah ve tazminatın birleştirilmesi fikrinin gerisinde olduğunu belirtti.

Ürdün’de, yargı sistemi 1916’dan beri yürürlükte olup, 1946 yılında aile mahkemeleri 1952’de Ürdün Anayasası’na dahil edilmiştir. Bu konu, Ürdün Medeni Kanunu’nun 273 ve 274. maddelerinde ele alınmaktadır.

Abu Rumman, diyah’ın sigortadan farklı olduğunu ve aralarındaki kombinasyon eksikliğinin incelenmesinin yerinin olmadığını belirtti. Ayrıca, diyah ve sivil tazminatın aynı kökenden geldiğini vurguladı.

Şunları söyledi: “Sivil tazminat kan parası ile alınamayabilir, ancak kan parasının meşru koşullara uygun olarak sınırlandırılması yükümlülüğü vardır.”

Alakalı haberler

Batı Asya Danışmanlığı 2024. MOREKEYS tarafından geliştirilen tasarım

×